Amerika'nın kader seçimi
ABD’de bugün yapılacak 2024 başkanlık seçimleri, hem ülke içinde hem de küresel çapta yoğun bir ilgiyle takip ediliyor. Amerikan halkı, bu seçimle birlikte ülkenin geleceğini şekillendirecek lideri belirlemek üzere sandığa gidiyor. Demokratların adayı Kamala Harris ve Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump, farklı siyasi vizyonları ve politikalarıyla ülkede büyük bir kutuplaşmaya neden olmuş durumda. Özellikle ekonomik politikalar, göçmenlik, sağlık sistemi, çevre politikaları ve uluslararası ilişkiler gibi konularda adayların yaklaşımları birbirinden oldukça farklı.
ABD’de bugün yapılacak 2024 başkanlık seçimleri, hem ülke içinde hem de küresel çapta yoğun bir ilgiyle takip ediliyor. Amerikan halkı, bu seçimle birlikte ülkenin geleceğini şekillendirecek lideri belirlemek üzere sandığa gidiyor. Demokratların adayı Kamala Harris ve Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump, farklı siyasi vizyonları ve politikalarıyla ülkede büyük bir kutuplaşmaya neden olmuş durumda. Özellikle ekonomik politikalar, göçmenlik, sağlık sistemi, çevre politikaları ve uluslararası ilişkiler gibi konularda adayların yaklaşımları birbirinden oldukça farklı.
Seçimin en belirleyici noktası, "swing state" olarak bilinen ve seçmenin eğiliminde değişikliklerin sıklıkla yaşandığı eyaletlerdeki oy oranları olacak. Pensilvanya, Michigan ve Wisconsin gibi eyaletlerde adayların birbirine çok yakın oranlarda destek aldığı görülüyor. Bu eyaletlerdeki sonuçlar, seçimlerin genel galibini belirlemede kritik rol oynayacak.
Sonuçların hemen açıklanması beklenmiyor, çünkü posta yoluyla kullanılan oyların sayımı zaman alabilir. 2020 seçimlerinde de benzer bir durum yaşanmış ve bazı eyaletlerde oy sayımı birkaç gün sürmüştü. Bu durum, hem halk hem de piyasalar üzerinde gerilim yaratırken, uzun sürecek bir bekleyiş ihtimalini de gündeme getiriyor.
Bu seçim, yalnızca başkanlık yarışını değil, aynı zamanda ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nde hangi partinin çoğunluğu elde edeceğini de belirleyecek. Bu nedenle, seçim sonuçları ABD’nin iç ve dış politikasında büyük etkilere sahip olacak.
Yarışı Kim Önde Götürüyor?
2024 ABD başkanlık seçimlerinde Kamala Harris ve Donald Trump arasındaki yarış büyük bir çekişme içinde. Anketlere göre, Harris ulusal ölçekte çok az bir farkla önde görünüyor. Ancak, bu avantaj oldukça ince ve özellikle seçimin sonucunu belirlemesi muhtemel olan kritik “swing state” (kararsız eyaletler) denilen bölgelerde, adaylar arasında çok küçük farklar var.
Özellikle Pensilvanya, Arizona ve Georgia gibi eyaletlerde seçmen eğilimlerinin çok yakın olması, her iki aday için de sonucu belirsiz kılıyor. Harris'in Demokrat oyların yoğun olduğu bazı eyaletlerde güvenli bir önde olmasına karşın, Trump da Cumhuriyetçi seçmen tabanında güçlü bir desteğe sahip. Bu nedenle, hangi adayın zafer kazanacağı ancak bu kilit eyaletlerdeki oylamanın sonucuna göre netleşecek.
Seçim günü yaklaştıkça bu eyaletlerdeki kararsız seçmenlerin hangi adaya yönelmiş olacağı, Amerika’nın yeni başkanını belirlemede kilit rol oynayabilir.
Başkan Adaylarının Ortadoğu Hakkında Ki Görüşleri
2024 ABD başkanlık seçimlerinin sonucuna göre Orta Doğu politikasında belirgin farklılıklar yaşanabilir. Kamala Harris veya Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturması, ABD'nin bölgedeki önceliklerini ve stratejilerini yeniden şekillendirebilir.
Trump Kazanırsa
Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi durumunda, önceki başkanlık döneminde uyguladığı "Önce Amerika" yaklaşımını yeniden devreye sokması beklenebilir. Trump, Orta Doğu’daki ABD varlığını azaltmaya yönelik eğilimleriyle bilinir ve asker çekme ya da bölgesel iş birliğini sınırlandırma gibi adımları öne çıkarabilir. Suudi Arabistan ve İsrail ile olan yakın ilişkilerini sürdürmesi muhtemeldir. Bu bağlamda, İran’a karşı sert ekonomik yaptırımları sürdürebilir veya yeni yaptırımlar getirebilir. Aynı zamanda, Trump'ın Filistin-İsrail çatışmasında İsrail yanlısı bir politika izlemesi ve Filistin Devleti'ne yönelik desteği sınırlandırması da beklenebilir.
Trump'ın liderliği, Orta Doğu'da güçlü bir ABD askeri varlığını azaltırken daha çok bölgesel müttefiklerin kendi savunmalarını üstlenmesini teşvik eden bir politikayı sürdürebilir. Bu durumda, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri savunma harcamalarını artırabilir ve bölgede İran’a karşı daha bağımsız hareket edebilir.
Harris Kazanırsa
Kamala Harris'in başkan olması halinde ise daha çok diplomasi ve uluslararası iş birliği odaklı bir politika benimsenmesi olasıdır. Biden yönetiminde başkan yardımcılığı yapan Harris, özellikle İran nükleer anlaşmasına yeniden katılmak ve diplomatik yollarla bölgesel istikrarı sağlamak gibi hedefleri destekleyebilir. Harris’in yönetiminde, ABD’nin Orta Doğu’daki müttefikleri ile ilişkilerinin daha dengeli bir hale gelmesi beklenir; bu durum, hem İsrail hem de Filistin'e yönelik politikaların gözden geçirilmesi anlamına gelebilir. Harris, insan hakları ve demokratik değerler konusunda daha hassas bir tutum izleyebilir, bu da bazı otoriter rejimlerle olan ilişkileri yeniden tanımlayabilir.
Ayrıca, Harris yönetiminde ABD'nin Orta Doğu’daki enerji bağımlılığı azaldıkça, bölgede daha az askeri varlık bulundurulması, iklim değişikliği ve sürdürülebilir enerji gibi küresel sorunlara daha fazla odaklanılması muhtemel. Böylece, bölgedeki ABD varlığı, daha az askeri müdahale ve daha çok diplomatik ilişki yönetimiyle sınırlanabilir.
Her iki adayın da Orta Doğu'ya yönelik farklı öncelik ve stratejilere sahip olması, bölgedeki ülkeler açısından ABD ile ilişkilerini şekillendirirken önemli bir etken olacaktır.
Benzer Haberler
Amerika'nın kader seçimi
Tokayev ve Xi görüştü.
Tokayev, AKİMS'e Teşekkür Etti
Yunanistan’a Ait Sahil Güvenlik Botu, Düzensiz Göçmenleri Türk Kara Sularına İtti
Türkiye - Azerbaycan e-Devlet Sistemleri Entegre Edildi
Gürcistan'daki Orman Yangınına Türkiye'den Hava Desteği
Malazgirt Zaferi’nin 951. Yılı Kutlama Törenleri Ahlatta Yapıldı
Gazeteci Sabahattin Önkibar koronavirüse yakalandı: Durumum kritik telefonla aramayın